Wednesday, January 19, 2011

Prototük dilinin yarandığı ilkin Atayurd

Prof. Dr. Feridun Ağasıoğlu (Celilov)
Prototürk dilinin hankı çağda dağılıb batı ve doğu kollara ayrılması probleminin Türkolojide doğru yorumu yoktur. Bunun sebebi türk dılı qlottogenezi, tarihi gramer ve tarihi dialektologiya sahasında ciddi araştırmanın olmaması, Türk dili ailesinin ve Prototürk dilinin hankı mekanda ve hankı çağda yaranması, özellikle hankı çağda dağılması hakkında söy­lenen fikirlerin arkeoloji belgelere dayanmamasıdır. Bu nedenle Türklerin etnogenezi haqqında Türkoloji ilminde çok farklı fikirler ortaya çıkmıştır. Türkolojide derin kök salmış, lakin sübut olunmamış yanlış “Altay dil ailesi” teorisi ise türk etnogenezi ilmini çıkmaza sok­muştur. Bu yanlış teoriye karşı türkolojide yeni “Urmu teorisi”ni  gündeme getirmişiz.
Ayrı-ayrı dialektlerin qovuşması ile yaranan büyük dil aileleri, yani protodiller m.ö. IV binyılda iqlim degişmeleri sebebi ile başlanan köçlerle muhtelif kollara ayrılmış ve ayrı-ayrı çağlarda bu kollardan yeni dialektler, diller türemiştir. Orta Avrupada yaranmış protohindavrupa, Uralda yaranmış protofinuqor, Kuzey Kafkazda yaranmış protokafkaz, Arabistan yarımadasında yaranmış protosami ve başka dil ailelerinin keçdigi bu yol Türk dil ailesi için de keçerlidir. Böyle ki, Ön Asyada yaranmış prototürk dili m.ö. IV binyılın ortalarında batı ve doğu kollara ayrılmış, doğuya giden prototürk urugları Orta Asyadan İtil yakalarına ve Altaya kadar ayrı-ayrı bölgelerde ikinci Atayurdlar salmışlar.
Milattan önce IV-II binyıllar arasında doğuya miqrasiya etmiş doğu türk kolunun Altayda saldığı ikinci Atayurd yanlış olarak Türklerin ilkin Atayurdu kibi yorumlanmıştır. Bu problemi ayrı-ayrılıkta arkeoloji, kültür, etnografik ve dilçilik bakımından çözmek isteyenler olmuştur. Lakin türk etnosunun tarihine kronoloji ardıcıllıkla degil, diakroniyadan kenarda tarihin muayyen sinkron kesiyinde bakılmış, arkeoloji belgeleri nazara almadan Ön Asya dışında nerede türk varsa, orası ikinci degil, ilkin Atayud sayılmıştır:
Doğu Asya (Menges); Uzak Doğu, Mancurya, Khingan dağları (Ramstedt); Mancurya ile Mongolustanın güneyi (Parker); Amur çayı dolayları (Yavuz); Baykal gölünün doğusu (Tomaschek); Baykalın güney-batısı (Koppers); Baykaldan Gobu çölüne kadar (Gahz); Altay dağları (Klaprothe, Hammer, Schott, Castren, Vamberi); Altayın doğusu (Radlov, Ligeti); Altay-Kırgız bozkırları (Menghin); Kazakıstan (Eickstedt); Tanrı dağları (Tyan-Şan)  – Asyanın kuzey-batı bölgeleri (Stızygowsky);  Tanrı dağları bölgesi (Almasy); Tanrı dağının kuzey-batı yakaları ile Aral gölü arası (De Guignes, Togan); Altay ve Ural dağları arası ile Aral gölü bölgesi (Nemeth); Ural-Altay arası (Rasonyi); İrtış-Ural arası (Zichy); Orta Asya (Poppe, Günaltay) ve saire.

Göründügü kibi, türklerin ilkin Atayurdu Mancuryadan Ural dağlarına kadar muhtelif bölgelerde gösterilmiştir. Halbuki bu problemin çözülmesi tarihi köçlerin çağını ve yönünü muayyen etmekten çok asılıdır. Ön Asya ve Güney Kafkazda m.ö. IV binyılın ortalarında başlanan kuraklık neticesinde buradan kuzey ve doğu yönlere ilk büyük köçler olmuştur. Orta Asyada yerleşen prototürk uruglarının bir kısmı kuraklığın artması sebebi ile m.ö. II binyılda daha ileri giderek Ural ve Kazakistan arası bozkırlarda yerleşmişler.[1] Türk boylarının toplum halda yerleştigi yeni bölgeler onların ikincı Atayurduna çevrilmiştir.
Coğrafi durumuna göre m.ö. IV-II binyıllar arası dönemde artık türk yurduna çevrilmiş Orta Asya sonralar türk boylarının muhtelif yönlere migrasiyası yolunda köprü rolunu oynamıştır.
Doğu türk uruglarının bir kısmı Orta Asya ve Kazakistan üzerinden keçerek bugün hakas, altay, tuva halklarının Atayurdu olan Altay bölgesine girmişler. Altayda m.ö. XXV-VIII asrlar arası bir-birinin ardıca ortaya çıkan Afanasyevo, Andronovo, Karasuk ve Tagar arkeoloji kültürünün batıdan gelmesi bellidir. Bura gelenlerin içinde türk uruglarının olması ehtimalı da vardır, lakin m.ö. VIII asrdan görünen Aldıbel kültürü ile m.ö. V-III asrlara aid Saglı kültürünü daşıyanların türklügü kuşkusuzdur. Arjan (m.ö. VIII-VII) ve Pazırık (m.ö. V) kurganları bunun aydın göstericisidir.

İkiçayarasına V binyılda gelen sumerlerden sonra III-I binyıllar boyu dalğalarla buraya sami urugları (akkad, asur, aramey, arab) gelmişler. II binyılın başında kuzey-batıdan Orta Anadoluya hindavrupadilli hettler, VIII-VII asrlarda frig ve haylar, kuzeyden Güney-Doğu Anadoluya ise II binyılın başında kafkazdilli hurriler ve aynı binyılın sonunda urartular gelib yerleşmişler. Karadenizin kuzeyinden kalkarak Orta Asya üzerinden Afganistanın kuzeyindeki Areya bölgesine gelen ari (hindiran) urugları orada m.ö. II binyılın sonlarında iki kola ayrılmış, biri Hindistana, digeri de m.ö. VIII asrda İranın güneyinde adı türkce Bars (Fars) olan bölgeye gelib yerleşmişler.

Göründügü kibi, Ön Asyada prototürk yurdları bura gelen başka dilli etnoslarla dolmuş, türk uruglarının çoku ise doğu bölgelere keçmişler. Aynı durumu o çağlarda Ön Asyadan Hindistana köçen protodravidler de yaşamışlar. Böylece, sakaların m.ö. VII asrın başlarında Ön Asyaya kayıdışına kadar buranın etnik demografyası önemli derecede degişmiştir.
   Türk halklarının sonrakı Atayurdlarından köklü şekilde farklanan prototürk etnosunun ilkin Atayurdu problemi, onun tarihi-coğrafi sınırları antropoloji, arkeoloji, tarihi, coğrafi belgelerle yanaşı, dilçilik, folklor, etnografik ve mitoloji belgelerin tarihi-mukayiseli tahlili ve kompleks analizi ile ögrenilmelidir. Size sunulan bu bildiride amacımız problemin çözümü degil, onun gündeme getirilmesi ve meselenin koyuluşuna ışık tutan bazı belgeleri dikkatınıza arz etmektir.[2]
1.   Antropoloji belgeler. Avropoid irgin Aralıgdenizi tipine aid dolikokefal türk etnosunun doğuya migrasiya etmiş urugları orada binyıllar boyunca iç-içe yaşadıkları brakikefal ve mongoloid tiplerle karışmış, Ön Asyaya kayıdan türk boyları hafıf da olsa, bu antropoloji cizgilerle geri dönmüşler. Atayurddan uzak düşmeyen türkmen-azer boylarında ise ulutürk çağından kalma klassik Ön Asya antropoloji görkem daha kabarık kalmıştır.
Altayda gerçekleşen türk-mongol karışması Hun çağında intensivleşmiştir. Minusin çukurunda hala m.ö. VII-IV asrlarda ahalinin çoku avropoid idi, yalnız Taştık kültürü (m.ö. III – m.s. V) çağında burada mongoloid ve karışık tipler görünür. Tuva-hakas bölgesi avrupoid brokikefal tipin formalaştığı arazidir. Çağdaş hakaslarda mongoloid cizgiler kabarık olsa da, Taştıklı protohakaslarda mongoloid cizgiler hala zaif idi, hatta m.s. VII-X asrlara kadar Tibet ve Çin kaynakları onları mongol-tibet boylarından farklı “sarısaç ve gökgöz” insanlar kibi verirler.[3]
Hakas-sagay toplumundan ayrılıb doğuya giden saha (yakut) boyları Baykal yakasında mongoloidlerle daha davamlı kaynayıb-karışmış ve burası sahaların ikinci Atayurduna çevrilmiştir. Sonralar kuzey-doğu bölgelere geçen ve fiziksel görkemi mongol-tunguslara yakın olan sahaların dilinde de türk dilleri ile olan fark artmıştır.
Antropoloji belgelerle yanaşı kanın terkibi ve bazı hastalıklar da türklerin Atayurdunu doğuda degil, Ön Asyada olduğunu gösteren bioloji belgedir. Azer türklerinde yalnız genle nesilden-nesile keçen talassemiya ve ona benzer hastalık Aralıgdenizi bölgelerinde 4-5 binyıl önce yayılmışdı.
2. Arkeoloji kültür belgeleri. Etnoarkeoloji metodun gerekliyini, etnik tarihin marhaleler üzre ögrenilmesinde tarihi-mukayiseli dilçilik, paleografiya ile yanaşı etnik arkeolojinin geniş imkan açtığını vurğulayan A. Barta yazır: “Ne yazık ki, arkeoloji kültürde etnik identifikasiya için hala vahid metod yoktur”.[4]
İclamöncesi yazlı kaynaklarda tesbit olunan türk bölgelerinin arkeoloji kültürüne dayanarak daha eski çağlara aid analoji kültürün etnoarkeoloji özellikleri arasında paralellik arayıb mükayiseler aparmak ilmi metoda aykırı degildir. Bu yönde aparılan araştırmalar gösterir ki, türk etnoarkeoloji kültürünün kaynağı Dicle çayının, Van ve Urmu göllerinin havzasıdır. Prototürk etnosuna aid arkeoloji kültürde etnik özellik özünü bükülü basırık (sonralar atlı basırık, balbal, daşbaba elave edilmiştir) ve kurgan kültüründe gösterir. Prototük çağında Ön Asyada bir-birinin devamı kibi yaranmış arkeoloji kültürlerin (Carmo, Halaf, Hasun, Kür-Araz) dışarıdan gelmesi faktı yoktur, dışarı taşınması faktı vardır. Lakin türklerin eski migrasiyasını doğudan batıya olduğunu yazanlar arkeoloji kültürün kronologiyasını ve yerdegişme yönünü nazara almadan köçün istikametini tersine verirler. İkiçayarasında Halaf kültürü üzerinde yaranmış kuzey Ubeyd kültürü sonralar Tükmenistanın güneyinde (Göksur 1) ortaya çıkırsa, Anau kültürünün batı kolu Tahran etrafı kültürün devamı, doğu kolu ise (Moncuklu-depe) İrandakı Sialk, hatta İkiçayarasındakı Hasun kültürünün devamıdırsa, onda köçün yönün doğudan batıya nasıl olur? Halbuki bu arkeoloji abideleri araştıran uzmanlar köçün yönünü doğudan batıya olduğunu dafalarla vurğulamışlar.[5] Bunu da unutmamak gerekir ki, Güney Sibirde neolit çağı Ön Asyadan 4 binyıl sonra başlanmıştır.
3. Etnografik belgeler. Ekinçilik, koyunçuluk, atçılık, demirçilik, halçaçılık sanatının, teker ve arabanın Ön Asyada yaranıb buradan etraf bölgelere yayılması bellidir. Doğu türklerde özünü gösteren atlı ve bükülü basırık (ölü kömme) kültürü, mitoloji ve folklor motifleri, kadim inanc ve kultlar, kosmonim ve teonimler, hatta “tanrı” (tenger) sözünün özü de Ön Asya menşelidir.[6] Türk basırık geleneyinde yaygın olan balbal, daşbaba örneklerinin en esgisi son yıllarda Hakkaride bulunmuştur.[7] Daşbaba geleneyinin türk köçlerile buradan Avrasya bozkırlarına taşınması kuşku doğurmur.
4. Tarihi demografya. Prototük boylarının zaman-zaman Ön Asyadan gitmesi burada türk etnosunun sıklığını azaltsa da, 2700 yıl önce başlanıb XI-XII asrlara kadar dalğa-dalğa devam eden gerı kayıtmalar eski Atayurdda türklerın sayını artırmıştır. Önce doğuya, sonra batıya olan türk köçlerinin okşar ve farklı sebebleri vardır. İlk doğu köçleri uzmanların “büyük migrasiyalar çağı” adlandırdığı m.ö. IV ve II binlerin ortalarında gerçekleşmiştir.[8] O çağda yük ve koşku hayvanlarının yardımı ile Ön Asyadan dışarı köçleri Urmu-Van gölleri arasında yaranmış ilk teker-araba da kolaylaştırmış, m.ö. II binyılın ortalarında ise atçılık, ata binme atlı-arabalı bozkır türklerine kısa zamanda daha uzaklara gitmek imkanı vermiştır. Altay eposlarında yerli faunaya yad olan batı bölgelere aid hayvanlar vardır.[9]
Tarihi köçlerin bir kısmı iglim, landşaft degişmeleri, kuraklık, yiyecek kıtlığı, epidemiya, savaş, deportasiya sebebi ile, bir kısmı da ahalinin artımı ve yeni barınacak bölgelerin aranması ile gerçekleşir. Miladın ilk asrlarında Mongol-Altay bölgelerinde başlanan kuraklık hunların batıya köçleri ile neticelenmiştir. Çinin kuzeyindese III asrda devam eden kuraklık, aclık ve savaş dağıntıları ile ahalinin sayı 80 % azalmıştır.[10]
Bazan biosferde yaranan münasib şarait bölge halkına teper verib passionarlığını artırır. Göytürkler çağında kırgızların 80 bin askeri vardı, XI asrin başında ise onlar savaşa 400 bin asker çıkara bilirdi.[11] Orta Asyadan oğuz-türkmen boylarının Azerbeycan, İrak ve Anadoluya köçmesi sebebini o çağın arab yazarları “ailelerin çokalması” ile izah edirdiler.[12]
Tarihi köçlerin sebebini, türünü, yönünü gösteren antropoloji, arkeoloji, demografik, onomastik belgeler, kaya resmleri, tamğalar ve yazılı kaynaklar ögrenildikce kadim türklerin etnik çoğrafyası da öz gerçek üzünü gösterir. Tanınmış türkolog A. N. Samoyloviç kırk yıl sovet dilçilik mektebinin lideri olmuş akademik N.Y. Marrın bu sözlerine yüksek deger vermiştir: “Aralıgdenizi sahillerinde türklerin tarihi varlığı yunan ve latın dillerinin yaranmasından, yunan-rum dünyasının ortaya çıkmasından evveldir”.[13]
5. Onomastik belgeler. Türk onomastikasının Ön Asya yazılı kaynaklarında yer alması ve aynı adların sonralar Güney Avrupadan Güney Sibir ve Türküstana kadar geniş bölgelerde üze çıkması kronoloji ardıcıllık bakımından migrasyanın yönü ve çağı hakkında bilgi verir. Ön Asyada işlenen türkce çay, dağ ve yer-yurd adları, şahs ve boy adları buradan giden boyların etnik yaddaşında yaşamış, yeni Atayurdda yeniden işlenmiştir. Yazılı kaynaklar m.ö. III-I binyıllar boyu Ön Asyada Subar, Aratta, Kut, Turuk (Türk), Kumuk, Kuman, Alban, Aran, Saka, Kaspi, Ermen, Bars, Padar, Azar (Azer), Gamer, Göger, Gargar, Sangi-but (Zengi boyu), Kaşkay, Urmu, Kızıl-bud Kızıl boyu), Polad ve sair siyasi kurumların (bölge, ülke, şehir, dev-let, beylik) adını çekir ki, bunların ekseri türk etnotoponimleridir.
6. Dilçilik belgeleri. Monsillabik devri ilkin Atayurdda keçen Prototürk dili dağılanda artık stabil gramatik kuruluşa, zengın leksik bazaya malik idi. İkiçayarasına gelib türklerle komşulukda yaşayan sumerlerin diline keçen sözler sırasında bu fiiller vardır: dur-, düş-, de-, tök-, get-, it-, kaç-, kal-, koru-, çap-, tak-, deg-, eş-. Türkizmler başka komşu halkların (hat, elam, kassi) ve bura gelen akkad-asur, hurri-urartu, hettlerin diline de keçmiştir. Ön Asya izoglosları sıra­sında kut, tengri, dağ, tepe, su (sub), kab, bars, börü kibi yüzlerle söz, türk adları (Alpan, Turan, Tarkan, Ugur, Kamata ve b.) vardır. Sakaların Ön Asyaya kayıdışından önce türklerin buraya gelmesi hakkında arkeoloji ve yazılı belge yoktur. Bu halde m.ö. III-I binlere aid bu kadar türk sözü nereden çıktı? Tabii ki, Altay teorisi başka sualları cevabsız buraktığı kibi bu suala da cevab vere bilmir.
Doğuya giden türklerin dil ve kültür teperi Orta Asya, Altay ve Türkistan bolgelerindeki geosiyasi ve etnolingvistik alanda hegemon duruma çıkmış, bölge halkları ile bilingvizm şaraitinde yaşamışlar. Mongol ve tunguslarla iç-içe yaşam ise “türk-mongol-tungus dil ittifakı” yaratmıştır. Bele birlik genetik akrabalık degil, sonrakı kontakt ile yaranmıştır, burada söz konusu “dil ailesi” degil, “dil birligi” olmalıdır.[14]
Türk dillerinde ileri sözünün “doğu” anlamı doğuya giderken yaranmıştır. Reng bildiren türk sözleri ise ilkin Atayurdun çevresinde denizlerin hankı tarafda bulunduğunu gösterir: Kara (kuzey), Kızıl (güney), Ağ (batı), Gök (doğu).Türk Atayurdundan güneyde Herodot Fars körfezinin de Kızıl//Kırmızı adlandığını yazır. Doğuda ise iki Gökgöl vardı ve Kaspinin bir adı da Gökdeniz idi. Göründügü kibi, Ön Asyanın denizleri de türk Atayurdunun koordinatlarını sergileyir.


N o t l a r:
[1] Doğu Aralıgdenizi antropoloji tipinin m.ö. IV-III binyıllarda Güney Türkmenistanda görünmesi (Etnografiya i arkheologiya Sredney Azii. Moskova, 1979, 10-14);
III binyılın başlarında Güney Azerbeycandan Orta Asyaya arkeoloji kültür sızmalarını gösteren boyalı-nakışlı keramik kabların ortaya çıkması (Avdusin D. A. Arkheologiya SSSR. Moskova, 1977, 72-76); II binyılın ortalarında Türkmenistanda Altıntepe meskeninin dağılması ve ahalinin Kuzey Afkanistan – Güney Özbekistan tarafa (Sappalı, Gonur, Daşlı) geçmesi (İstoriya Drevnego Vostoka. Moskova, 1979, 319); ve Urmu havzasından doğuya olan köçler m.ö. IV-II binlerde migrasyanın batıdan doğuya olduğunu gösterir.
[2] Prototürk Atayurdu, dili, dialektleri, arkeologiyası, boyları, etnografyası hakkında tarihi belgeler bu kitablarda verilmiştir: Ağasıoğlu F. (Celilov). Azerbeycan dili morfonologiyasından oçerkler (1985); Azerbeycan dilinin morfonologiyası (1988); Azer halkı (2000; 3-cü baskı 2005); Kadim türk eli. Saka-Gamer boyları (2006); Tanrı elçisi İbrahim (2007) ve 9 cildde yazılıb hala basılmamış “Dokuz Bitik” (İslamakadar türklerin tarihi). 
[3] Po sledam drevnix kultur. Ot Volgi do Tixogo okeana. Moskova, 1954, 199. 
[4] Barta A. Problemı etniçeskoy arxeologii v Uralistike i Altaistike. “Uralo-Altaistika”, Novosibirsk, 1985, 11-13.
[5] Eneolit SSSR, Moskova, 1982, 34; Sarianidi V. İ. Drevnie svyazi Yujnogo Turkmenistana i Severnogo İrana. “Sovetskaya Arxeologiya”, №4, 1970, 24.
[6] Etnografik gelenekler daha konservativ olur. Özellikle, ölü bastırma adeti binyıllar boyu degişmeden devam edir. Bu bakımdan, m.ö. IV-III binlerde İkiçayarasında yaşayan subar boylarının bükülü basırık geleneyi önemli belgedur. Rus tarihçileri yazır: “Subarlar tabiat olaylarını ilahileştirib o biri dünyanın varlığına inanırdılar. Açılan mezarlarda kab-kacak, daş ve kemik aletlerle birlikde bükülü bastırma adeti görünür” (Avdiyev V. İ. İstoriya Drevnego Vostoka. Leningrad, 1948, 358). Ölünün bükülmüş halda mezara koyulması türklerde İslamakadar devam etmiştir.
[7] Севин В.  Щаккари ташлары. Чыплак савашчыларын эиземи. Истанбул, 2005
[8] Zablotska Y. İstoriya Blijnego Vostoka v drevnosti. Moskova, 1989, 43.
[9] Sagalayev A. M. Mifologiya i verovaniya altaytsev. Tsentralno-aziatskie vliyaniya.  Novosibirsk, 1984, 69.
[10] Gumilyev L. N. Geografiya etnosa v istoriçeskiy period. Leningrad, 1990, 74.
[11] Togan A.Z.V. Umumi Türk Tarihine giriş. I c. (III baskı), İstanbul, 1981, 143.
[12] Aynı kaynak, 146.
[13] Samoyloviç A. N. Turkologiya i novoe uçenie o yazıke. “AN SSSR, XLV, Akad. N.Y. Marru”, Moskova-Leningrad, 1935, 119.
[14] “Altay dil ailesi” teorisinin yanlış olduğunu yazan komparativist ve türkolog alimlerin (G. Clauson, V. Kotviç, B. A. Serebrennikov, G. D. Sanjeyev, G. Dörfer, F. Zeynalov, B. Ögel, A. M. Şerbak ve b.) sayı artmagdadır.

No comments:

Post a Comment